4 Ocak 2018 Perşembe



Photoshop Magazin dergisinin Ocak 2008 kapağı. Aradan on yıl geçmiş. O güne kadar Deviantart dışında resim yüklemiyordum. Photoshop Magazin sitesine rastlayınca, benim gibi bir çok dijital resim meraklısının burada olduğunu görünce yüklemeye başladım. Çok geçmeden kapak olmam, gelen tepkiler daha çok resim yapmamı sağladı. sonraki iki yılda en verimli zamanlarımı yaşadım diyebilirim. Tekrar o verimli zamanları bulamayacak olsam da, yarım kalan resimleri bitirmekle başlayarak yeni resimler yapmaya çalışacağım.

Resim yapan, özellikle uzun soluklu resimler yapanlar iyi bilir. Böyle bir resim hayatınızdan neleri alıyor? Ressam mehmet Güleryüz güzel anlatmış.
"Hayatınızdan süzdüklerinizi, o resmin arkasındaki yılların direnciyle çıkan çalışmayı alıyor. Bir seviyeye varmak için nelerden vazgeçtiklerinizi alıyor. sanat büyük bir yalnızlık gerektiriyor. Kendinizi birçok şeyden bilinçli olarak uzak tutuyorsunuz. size ulaşan her sanat gerçek, kendini ayırmış, birçok ortamdan uzak tutmuş sanatçının eseridir. Çünkü sanatçı herkes gibi düşünürse, herkes gibi bakarsa farklı olamaz, fark yaratacak sanatını ortaya çıkaramaz. Resme benzeyen resim yaparsınız, yazıya benzer yazı yazarsınız ama çok özgün, özel birşeyler yapabilmek o anacak büyük disiplin, direnç ve saygı ile olabilir." diye en sade ve anlaşılır şekilde anlatmış. 

Sanatçı ve toplum arasındaki ilişki Çiçekle su gibidir. Emekleri karşısında ilgi ve sevgi gösterdiğiniz sürece hayatta kalır, renklerini sunar.
Kapağa konu olan Sonsuzluk ve bir gün resmi ise, bir romana konu olabilecek derecede ilginç hikayesi var. Herşey iki bin yılının eylül son günlerinde gördüğüm rüya ile başladı. Bu gerçek olabilir mi? diye kendime sorup durmuştum. sadece bir rüya deyip geçiştirmiştim. Aradan yedi yıl sonra eylül ayının son günlerinde devianta yüklediğimde rüyanın yansımasıyla karşılaştım. kader, alınyazısı artık neyse. sanırım yaşadığımız bir çok şey önceden yazılmış.. yada biz rüyaların birer yansımasıyız.

19 Aralık 2017 Salı

Mevlana

"Aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların, 
istesem bir anda temizlemesini de bilirim... 
Ama bunca sahteliğin, benim samimiyetime ihtiyacı var...!'

Mevlana



Aşkta karşılık beklemek olur mu?
Buna düpedüz aşkı ile alışveriş yapmak denir.
İnsani diye bahsedilen muhabbette bile
Ben onu seviyorum ama o da beni sevsin''diyorsan ona aşk demezler.
Sen onun tarafından sevilmeyi seviyorsun
''O bana ne verir'' diye değil ''Ben ona ne verebilirim ''
diye düşündüğün zaman aşk olur.

Mevlana

Rabindranath Tagore

Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış ...yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. 
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...

Rabindranath Tagore







Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna
El kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
Karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak.
İncinsek, yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi?


Rabindranath TAGORE

5 Mayıs 2013 Pazar

Küçük kasabadır hayalim..

Sanırım 84-85 yıllarıydı.. TV nin daha açılmadığı saatlerde radyonun başında geçirirdik vaktimizi.Radyoda genç bir sanatçı şarkısını anlatıyordu. Şarkının en vurucu yanı;"görmeyeli buralara olanlar olmuş, olanlar olmuş" mısrasıydı.. Askerliği sürecince ayrı kalmış ve döndüğünde farklı bir şehirle karşılaşan genç şehri en tepeden gören noktasından baktığında bu sözcükleri sıralar olmuş.. Kalsaydı farkında olabilir miydi bu kadar değiştiğinin.. ve o sıralarda babamın emekli olmasına bir kaç yıl kala bahsedilen bu şehre gitmeyi hayal ediyordum.Kartpostallar geliyordu..Hep yeşilliklerle dolu..Temenyeri, Kültürpark tarafları.. "memleketim kadar güzelmiş ama bu genç şarkıcı neden bu kadar sitem ediyordu bu şehir için".. dedim.. Gelen kartpostallar insanın hayallerini süslüyordu..koca kentler..Bursa İstanbul, izmir...

Sonra birgün geldim bu şehre.. Kartpostallarıın arkasına mutluluk dileyen insanların mutsuz, resimdeki ağaçların yerinde kocaman binalar, aralarından geçen sokakları dolduran güzelliklerini örten çarşaflı kadınlar.. "ben neredeyim?" dedim.. Küçük bir Doğu karadeniz kasabasında gördüğüm o güleç, sevgi dolu insanları, komşulukları,yaşantıları,arkadaşlıkları bulamamıştım.. Bütün güzel olan ne varsa şehrin arkasına saklanmış bulunduğunda yok edilmeye mahkum..Her gün değişen yollar binalar ve hatta insanlar.. "yoksa bendemi farkında olmadan değiştim" demeye başladım..


Kocaman istanbul, onun gibi olmaya çalışan Bursa, kartpostallarda göründüğü gibi durmuyorlar.Küçük bir kasabanın büyük yüreği olamayacak kadar küçükler benim gözümde artık.


( Deviantart sitesinde Kimlik Kullanıcısına yazdığım yorumdan -2008 )

İşte o genç sanatçı İlhan İrem'in bahsettiği şarkı.. Olanlar olmuş





8 ağustos 2012


Sabaha kadar bilgisayar başında yazı yazmak ne sıkıcıydı.. hele ödev oluyorsa sabahlara kadar gözüm kapanmadan..Okula gitme zamanı yaklaştıkça gerginliğimde artmıştı.Annem kahvaltıyı hazırlamış, beni bekliyordu ama ben yazıyı tamamlayıp diskete atmaya çalışıyordum. Ancak annem ısrarcı olunca bende olmaz diyordum hemen çıkmam gerek diye.Biraz tartışma yaşandı.Bende ses çıkarmadan evden çıktım. Sokak başına gelip arkama baktığımda balkondan bana bakıyordu her zaman ki gibi.Bu sefer el sallaması yoktu. Akşam telafi ederim diye düşündüm ve düşünceler içerisinde okula gittim.
Okula geldiğimde ödevlerle uğraştık, teslim etmek için.Ardından evde içemediğim çayın acısını arkadaşlarıma ısmarlatarak giderdim. Yanıma o geldi. Aramızda dünden kalan sorun vardı.Büyütülecek birşey değildi.İkimizde gereksiz olduğunu anlamış olmalıydık ki üzerine konuşmadık zaten geçiştirmiştik hiç olmamış gibi. Annemi sordu..sabahki olayı anlattım.
"Üzülmüştür... hatalı sen olsan da, hata kendisindeymiş gibi kendisi özürdiler bir anne"..dedi.. şaşırmıştım..
"Nereden biliyorsun" dedim..
"Ben öyle yapardım onun yerine olsam"..
Sonra benden ajandamı istedi.Resim yapacağını sandım..Arada bir gülümseyerek olup bitenleri anlatırken bir yandanda defteri karalıyordu. Öylece geçti.Okuldaki vakti geride bırakip Bursanın işlek caddesinde mekanımıza gittik.Saatler sonra evlerimize dağıldık.

Eve geldimde evde kimse yoktu. Odama geldiğimde bilgisayarımın üstünde not buldum.
"Canım oğlum.. sabah olup bitenler için özür dilerim. Seni çok seviyorum.Yemeği yaptım. Biz misafiliğe gittik dayınlara.." Sonra imzası..

Hayatımda hiç bu kadar etkilenmemiştim ve mutlu olmamıştım.Söyledikleri aynen çıkmıştı.Belki de ondan öğreneceğim çok şey vardı anladım. Ajandama baktım telefon etmek için o sırada notu buldum ;
"Dün olup bitenlerden dolayı üzgünüm.özürdilerim.Seni seviyorum arkadaşım" .. altında imzası yanında bugünkü tarih ve saat yazılıydı.

( Bursa,1999 )

Beraber okul çıkışı, otobüsün arka koltuklarında söylediğimiz şarkılardan biriydi..

"nerden aklıma esti kimbilir
gezdim dün gece şehri şöyle bir

herkes evinde kendi halinde
heryerde huzur her yerde neşe"




22 mart 2013

.. ah anlasan vaktinde söylenmeyen sözlerin nelere mal olacağını!


yağmurlu günlerim var..
hani ufak kağıt parçasına dileklerimi yazıp yağmura bıraktığım zamanlardan..
kalkıp gelecekmişsin gibi beklediğim
kahve kokusunun eşlik ettiği konuşmalardan,
öyle bir günden kalan bir resimdi işte..

  sen.. 2011

akşam buluşacağım genç ve güzel kadına 
"yağmurlu bir gündü tıpkı bugün gibi "deyip neden yağmurlu havalara denk geldiğimizi soruyorum,

sabah beni arayan, hayatımda yeri olan kadına 
"bensizdin yıllarca sen neyi aradın? deyip kavga etmek isitiyorum..

ve akşam üstü..  okuldayken her yağmurda bu şarkıyı beraber söylediğim 
ve hala çok güzel dostum olan güzel kadın beni aradığında 
"unutmadım seni" diyebiliyor.. 
hayatım bir şarkıda özetle anlatılabilir.. :)



30 Ocak 2013 Çarşamba

30 ocak 2013


"Kendine iyi bak" dedi adam... "birgün kendi geçmişinden kaçabilirsen, gel beni bul" dedi ve gitti..

2046 filminden..


Bazen sessiz kalmaya ihtiyacınız vardır. Sadece bir insana değil..tüm hayata karşı. Yolunda gitmeyen, sevdiğinizden en ufak şüphe duymadığınız doğru bildiklerinin sonuçta sizi hep mutsuz etmesi. kendini bir kenara çek dinlendir be adam.. belki gelen olur bakarsın, belki özleyen.. sevilmek anlaşılma mı istiyorsun? kelimeleri değiştir, şehri değiştir..değiştirmeye korkuyorsan da sessiz kal..

artık kısa cümleler kuruyorum 

sizi bilmem ama ben karar verdim su gibi duru olup hep akmaya 
başka sular tanıyıp çoğalmaya dalgalanmaya taşmaya 
son günlerde çok düşünür oldum 
zor zamanları çabuk atlatır oldum 
yalnız mıyım insanlar içinde arkadaşlarım aşklarım içimde 
yara aldım bundan iki yıl önce 
hiç susmadım şarkı söyledim günlerce 
artık kısa cümleler kuruyorum 
sevdiklerim sevmediklerim yanımda 
kabullendim herşeyi olduğu gibi yola çıktım yarınlara 
son günlerde çok düşünür oldum 
zor zamanları çabuk atlatır oldum 
bakıyorum aynaya her gece içim rahat biraz yorgunum sadece 
hayatıma giren herkese yaşanmamış herşeye 
teşekkürler büyüyorum sizinle...


Photoshop Magazin dergisinin Ocak 2008 kapağı. Aradan on yıl geçmiş. O güne kadar Deviantart dışında resim yüklemiyordum. Photoshop Maga...