19 Aralık 2017 Salı

Mevlana

"Aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların, 
istesem bir anda temizlemesini de bilirim... 
Ama bunca sahteliğin, benim samimiyetime ihtiyacı var...!'

Mevlana



Aşkta karşılık beklemek olur mu?
Buna düpedüz aşkı ile alışveriş yapmak denir.
İnsani diye bahsedilen muhabbette bile
Ben onu seviyorum ama o da beni sevsin''diyorsan ona aşk demezler.
Sen onun tarafından sevilmeyi seviyorsun
''O bana ne verir'' diye değil ''Ben ona ne verebilirim ''
diye düşündüğün zaman aşk olur.

Mevlana

Rabindranath Tagore

Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış ...yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. 
Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...

Rabindranath Tagore







Düşünüyorum da,
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
Kabuklarımızın altında
Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
Kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
Sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
Kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
Duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak.
Ne çıkar ateşböceği sansalar beni?
Belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
O uçucu, masum, sevimli çocuksuluğuna
El kaldırmaya kıyamaz?
Güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi,
Korkaklığımı, sevgi isteğimi
En insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
Bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
Bir kuş gibi uçacağım özgürce.
Anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
Karşımdakine.
O da çözülecek belki.
Samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
Oysa bir görebilsek bunu.
Kalmadı böyle insanlar demesek.
Güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
Kırılmaktan korkmasak.
İncinsek, yaralansak.
Ne olur bir darbe daha alsak.
Yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
Denesek.
Risk alsak.
Yanılsak.
Fark etmez.
Tekrar tekrar bıkmadan denesek.
Ve kucaklaşsak yeniden.
Tıpkı eskisi gibi.
Ne olduğunu anlayamadığımız o onbeş yıldan öncesi gibi.
O zaman fark edeceğiz.
Ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
Neler biriktirdiğimizi,
Kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
Beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
Vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
Yaşadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
Yüreği daha fazla küstürmemek lazım.
Sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
Ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
Sevgiye çok ihtiyacımız var.
Ufukta kara bir kış görünüyor.
Ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
Kırın o sert, o ağır kabuklarınızı.
Kurtulun bu yükten.
Korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
Yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
Hem hepimiz bir yıldızız.
Ne çıkar ateşböceği sansalar bizi?


Rabindranath TAGORE

Photoshop Magazin dergisinin Ocak 2008 kapağı. Aradan on yıl geçmiş. O güne kadar Deviantart dışında resim yüklemiyordum. Photoshop Maga...