12 Ekim 2007 Cuma

Bugün Bayram

Küçük bir kasabada büyük bir heyecanla uyanmak vardı...
Annemin “hadi oğlum kalk”deyişiyle başlardı Barış'ın şarkısı. Çok erken bir saatte , evde koşuşturmacalar, bir telaş. Yeni elbiseler, yeni ayakkabıların heyecanı derken bayramlaşmayla başladık ailece. Babamın geçmeyen sigara kokusu, annemin o içten sevgi dolu sarılması ve daha dün kavgaya tutuştuğumuz dört kardeşimle barışmalarımız… Kapının erkenden çalınışı.. Mahallenin tanıdık çocuklarının sabırsızlığı..Koro halinde ”Bayramınız kutlu olsun” derlerdi. Ardından annesinin mesajını iletirlerdi.." Annem diyor ki bugün öğleden sonra bayramlaşmaya gelecekmişiz"..Anemde "müsaitiz" gelsinler diyordu... biraz utangaç çekingen olan çocuklara fazladan şeker verirdi annem. Gülümsemesi başka olurdu çocuğun… Aradan saatler geçer, ilk misafirler ağırlanır. Daha sonra misafirliğe gidilirdi. Bazen okuldan gelirken uğradığım sanki evimmişim gibi hissettiğim evlerdi. Gün boyu süren bitmeyecekmiş gibi sandığım ziyaretlerden sonra çok sabırsızlandığım dedemin yaşadığı kasabaya yola koyulurduk. İki gün boyunca o kasabanın çocuklarla yeni oyunları, yeni yerleri keşfederdik. Bayram tekrar kendi kasabamıza, eve dönmemizle biterdi.

Sonra büyük bir şehre geldik. “hadi oğlum kalk”. Çok erken bir saat , evde koşuşturmacalar, bir telaş. Bu sefer ütülenmiş elbiseler, yeni boyanmış ayakkabıların heyecanı derken bayramlaşmayla başladık ailece. Barış'ın şarkısı biraz teselli ederdi. Geçmiş bayramlardan kalan en güzel anıydı belki de.. Babamın artık özlemini duyduğum sigara kokusundan uzak , annemin aynı sevgi dolu sarılması ve iki kardeşimle çocukluk günlerini aratan bayramlaşmamız.. “ Abimler yarın gelecekler anne” dediğimde annemin “buna da şükür” diyordu. Torunların etrafta birbirini kovalaması onu mutlu ediyordu. Kapı çalınıyor. Çocuklar şeker istemeye geldiklerinde kimin ailesi olduğunu bilmeden annem şekerlerini veriyordu. Aynı yörenin çocukları değildi.. başka şehirler başka yörenin çocukları, birlikte aynı amacı güdüyordu kapı önünde. Bu bayramın güzelliğiydi. Misafirler çok değil artık. Kimlerin geleceği belliydi. Artık telefonlarla kaçta gelineceğini haber veriliyor, uzak yerlerde ki yakınlara telefonla ulaşılabiliyordu. Bense bayram coşkusunu arkadaşlarımla paylaşıyordum üç gün boyunca.

Sonra çok büyük bir şehre geldik. ”Bayram mı bugün? Unutmuşum” dercesine geçen, Barış'ın her geçen bayramda nelerin kaybolup gittiğini anladığım, içimi daha çok titreten o şarkısı buruk bir sevinci derinleştiriyordu adeta. Telefonlarla, maillerle kutladığımız bayramlar.. arkadaşlarımdan uzak, ailemden uzak. Kapıların daha sağlam kilitlendiği, çalınan zile “kim o?” dendiği, onca insanın yaşadığı apartmanda birbirini görmeden geçen, bayramın tatil gibi görünup uzak yerlere gitmeyi tercih ettiğimiz bir yaşam biçimi var artık.

Eski kartpostallara bakıyorum. 1979,80,81,82,83…86, 89…. Dolmakalem ve tükenmez kalemle yazılmış, bayram dileklerin yazıldığı bugün içinde bulunduğum, hayalini kurduğum şehrin fotosunun bulunduğu kartpostallar.

“Ah İstanbul, küçük bir şehrin, küçük bir kasabası kadar olamadın” diyorum o güzel çocukluğumun kasabasını anaraktan..ve şimdi o kasabanın hayalini kuruyorum..


Bayramınız kutlu olsun..

Hiç yorum yok:

Photoshop Magazin dergisinin Ocak 2008 kapağı. Aradan on yıl geçmiş. O güne kadar Deviantart dışında resim yüklemiyordum. Photoshop Maga...