28 Kasım 2012 Çarşamba

28 kasım 2012













Arkası Yarın"lar..80 li yılların TRT radyolarının vazgeçilmez anılarından biridir.Hatırlayanlar bilir , ne ünlüler geçmiştir o radyo oyunlarından. Bu oyunlardan en çok Agatha Christie'nin "On Küçük Zenci" oyunu aklımda yer etmişti. Başlamasına az bir süre kala, kahvaltı sofrasına oturmak için telaş yaşanırdı. Beş kardeş kendi bardağını arıyordu bardağın altındaki numarasına bakarak. 10 benimdi . Sanırım 10 rakamanı severdim, ama arkası yarında  konu olan 0n küçük zenciyle alakası varmıydı diye merak etmişimdir. Biraz okuldan biraz mahalleden konuşulur sonra derin bir sessizliğe bürünürdü soframız.

Ve ..09.40…

Arkası Yarın… On küçük zenci..7.bölüm diyerek anons duyulur dünün özetiyle başlardı. O yirmi dakika boyunca bardağa boşalan çayın sesinden başka şey duyulmazdı. Bazen annem dürter "oğlum ye bir şeyler" diye..bende ağırdan yerken dikkatlice dinlemeye verirdim. O anlarda sokaklar tenha bir sessizlik kaplardı. Televizyonun henüz yayın saatinin başlamadığı o saatte her evde ve iş yerinde radyolar açık olur, başına dikilip dikkatlice bu radyo oyununu dinlerlerdi. Soluk aldığımız hayat duruyor, başka bir hayat yerini alıyordu. Başka insanların sesleriyle kafamızda kendimize dünya yaratırdık o vakitler. Bir radyo oyunu nasıl etkili olabilir?  

Arkası Yarın genelde polisiye ağırlıklı olurdu."siz cinayet işlendiği saatte neredeydiniz..ne yapıyordunuz?" sorusu en heyecanlı anıdır. Oyunun en akıllı adamı dedikleri dedektif ya da komiser olayları çözmüş etrafındaki kişileri bir salonda toplayıp sorular sormaktadır. Herkes şüphelidir o an. Kaçamak cevaplar, şüpheli hareketler görülmektedir ve çoğu İngiliz polisiye oyununda bu tip sahneler yer almaktaydı. Bir vapurla turne düzenlenir ya da ıssız bir adada bir malikânede en seçkin on misafir davet edilir. Bir tanesi de mutlaka polis olur ya da olayı çözmekle vakıf eleman. İnsanın aklına ancak Mehmet Ali Birand'ın akıl edebileceği soru sorabiliriz. "Acaba Agatha Christie  roman yazmak için cinayet işlemiş miydi. Bu kadar ayrıntıyı nasıl düşünüyordu. En önemlisi kendisi bir katil miydi. Neden niçin?"

 On küçük zenci polisiye romanlarından biriydi. Emekli yargıç adasında yalnız kalmış canı sıkılmış, vakit geçireyim diye kurban olabilecek on seçkin misafir çağırmış. Misafirler birbirlerini görmemişlerdir hiç ve Olayın dayandığı konu bir şiire dayanmaktadır ve işin ilginç yanı da hepside cinayete karışmıştır. Yargıç daha önce delil yetersizliğinden serbest olan kişileri çağırp adaletin yerine gelmesini istemiş, kendi adaletiyle cezalandırmak istemiştir. Böylece vicdanı da rahatlamış şekilde hayatın geri kalanını huzurlu ve kafaya bir şey takmamış şekilde geçirecektir. Bölümler geçtikçe kurbanlar şiirdeki gibi ölmeye başlamıştır ve hepsinin odasının duvarında bu şiir vardır.

on küçük zenci yemeğe gitti,
birinin lokması boğazına tıkandı.
kaldı dokuz,dokuz küçük zenci geç yattı, sabah biri uyanamadı,
kaldı sekiz,sekiz küçük zenci devon'u gezdi, biri geri dönmedi.
kaldı yedi,yedi küçük zenci odun kırdı biri baltayı kendine vurdu.
kaldı altı,altı küçük zenci bal aradı, birini arı soktu. kaldı beş,beş küçük zenci mahkemeye gitti, biri tutuklandı.
kaldı dört,dört küçük zenci yüzmeye gitti, birini balık yuttu.
kaldı üç,üç küçük zenci ormana gitti, birini ayı kaptı.
kaldı iki,iki küçük zenci güneşte oturdu, birini güneş çarptı.
kaldı bir zenci.bir küçük zenci yapayalnız kaldı. gidip kendini astı.
kimse kalmadı.

Oyunda ilk geceden başlayarak tuhaf ve gizemli olaylar birbirini izlerken arada bir sofrada birbirimize şüpheli bakar gibi olurduk."O bıçakla ne yapacaksın!!!".."Ekmeği doğrayacağım… sonra seni ""Anne ya..bana ne diyor bu"

Saat 10.00" …On küçük zenci oyunumuzun 7.bölümünü dinlediniz yarın aynı saatte 8.bölümüyle  buluşmak ümidiyle.."Hayat normale dönerdi. Her şey yerli yerinde, esrarengiz biçimde kaybolan  yok, eksik yok yemeğe devam öyleyse! Dışarıda elinde topu kadro kurmak için eleman toplayan komşunun çocukları "hadi gelin  maç yapalım".. On kişi oluyorduk topu topu. Maç esnasında arkası yarını aratmayan türden eksilmeler oluyordu.

On çocuk futbol oynamaya gitti..
Birinin annesi çağırdı yemeğe kaldı dokuz,  
kaldı dokuz, biri babası oynamasını yasakladı, babası gelip peşinden koştu, 
kaldı sekiz, biri tv izlemek için evine gitti
kaldı yedi, biri annesi gönderdi çarşıya,
kaldı altı, biri canı sıkılıp oyundan çıktı,
kaldı beş, biri ders yapmaya evine gitti,
kaldı dört, birinin kardeşi gelip zorla gezmeye götürdü,
kaldı üç, biri kaleye ben geçmem  diyip oyunu terk etti 2
kaldı iki  "ee napcaz . Ben gidiyorum ya kimse yok" dedi..
kaldı bir, o da evine döndü..

Akşam bir arkası yarın kuşağı daha olurdu. Yakın zamanda kaybettiğimiz Baykal Saran'nın bir zamanlar sesiyle hayat verdiği Büyükbaba. Sonra  "Bir roman bir hikaye". Fondaki müzik Greensleeves.  25 yıl sonrasında da aynı müzik. Bazı şeylerin hiç değişmemesi ne kadar güzeldir.

Uyku vakti ..derken uyanmışım. Nasıl , ne şekilde yattığımı bile hatırlamıyorum.Herkes uykuda ve gün ışığının ilk saatlilerine şahit oluyordum. Herkes uyanana kadar bir şeyler karalamaya,çizmeye koyulurken, fabrikanın bacalarından olanca büyüklüğünde dumanın gökyüzüne karışırken çıkan grilik fabrikanın sevimliliğinden eser bırakmıyordu.ve saatler geçti.Sesler arttı telaş içinde.

Ve susma vaktidir az sonra..09.40 arkası yarın..

( 17 Haziran 2008 )


Ne zaman Greenslevees ı dinlesem, radyo başında geçirdiğim günler aklıma gelir.. Evin sıcaklığı, dışarda yağmaya başlayan karın ben de yarattığı heyecan.. bu müzikle sanki tekrar tekrar yaşar gibiyim şimdi..



Photoshop Magazin dergisinin Ocak 2008 kapağı. Aradan on yıl geçmiş. O güne kadar Deviantart dışında resim yüklemiyordum. Photoshop Maga...